
Su Medeniyetinin Şiirleşmesi: Bahçesaray Çeşmesi
Keramettin Topkara
23/12/2020
Gogol’ün "olağanüstü bir olay" Dostoyevski’nin "gelecekten haber veren bir peygamber" olarak gördüğü Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, pek çok edebiyat araştırmacısına göre Rus edebiyatının kurucusu olarak bilinir. Puşkin, otuz sekiz yıllık yaşamına (1799-1837) edebî değeri yüksek birçok şiir, tiyatro ve roman sığdırmıştır. Soylu bir aileye mensup olan şair, iyi bir eğitim almış, küçük yaşlarda özel hocalardan ve yabancı eğitmenlerden özel dersler almış, Fransızcayı o dilde eserler yazacak kadar iyi öğrenmiştir. Fransız edebiyatı kadar onu eski Rus masallarıyla büyüten ihtiyar dadısı Arina da Puşkin’in edebî kişiliği üzerinde etkili olmuştur. Özgürlükçü şiirleri, taşlamalarıyla Ruslar arasında şöhret kazanmış, şiirleri dilden dile dolaşmış, zevkle ezberlenmiştir. Görev gereği gittiği Kafkasya’dan Kafkas Esiri ve Bahçesaray; Erzurum’dan Erzurum Yolculuğu adlı eserlerini yazdı. Sivri dilinin cezası olarak uzun süren sürgün yılları ona Peygamber, Çingeneler adlı şiirleri; Boris Godunov oyunu ve Yevgeny Onegin romanını yazdırır. Yazarın Yüzbaşının Kızı, Dubrovski, Maça Kızı diğer bazı önemli eserleridir.
Orijinal adı Bakhchisarayskiy Fontan olan, Türkçeye Bahçesaray Selsebili veya Bahçesaray Çeşmesi olarak tercüme edilen şiiri Puşkin, 1820’de Kırım’a yaptığı bir seyahatte gördüğü ve hikâyesinden etkilendiği çeşmenin ilhamıyla kaleme almıştır. Romantik ve masalsı bir içeriğe sahip bu şiiri herkes çok beğenir. Buna karşın şairin kendisi arkadaşlarına yazdığı mektuplarda şiir için “Laf aramızda Bahçesaray Çeşmesi berbat…”, “Birbiriyle tamamen tutarsız parçalardan dolayı beni biraz paylayacaksın, ama yine de öveceksin.” der.
Puşkin’e Bahçesaray Çeşmesi şiirini yazdıran asıl saik, “Gözyaşı Çeşmesi” olarak da bilinen çeşmenin hikâyesidir. Anlatılagelen hikâyeye göre Kırım Hanı Giray Han, karısı Dilara Bikeç’i çok sevmektedir fakat dünya güzeli Dilara, genç yaşta ölmüştür. Bu ayrılığa çok üzülüp ağlayan Han, "Dünya durdukça bu çeşme de be-nim gibi ağlasın." diyerek bir taş ustasına bu çeşmeyi yaptırmıştır. Başka bir anlatıma göre ise güçlü Kırım Hanı Giray, hareminde Mariya adında Leh asıllı genç bir kızı görür görmez ona âşık olur. Kız, Kırım Hanı’nın aşkına karşılık vermez ve ölür. Giray Han, öylesine üzülür ki aşkını ifade etmek için en iyi heykeltıraşına taş-tan bir ağlayan heykel yapmasını emreder. Böylece şiirlere konu olan dillere destan Bahçesaray Çeşmesi Hansaray’daki yerinde abideleşir. Yine söylenen o ki çeşme-deki motiflerin anlamları da çeşmenin yapılış hikâyesini destekler niteliktedir. Mermer çiçekler, gözyaşlarıyla dolu bir gözdür ve ağlaya ağlaya çeşmenin en üs-tündeki büyük kurnayı yani kalbi ızdırapla doldurur. Hemen altındaki küçük iki kurnaya damlayan ve yayılan sular, zamanla azalan kederi simgeler gibidir. Fakat bu iki kurnanın altında yapılan büyük kurnada toplanan sular, hatırlamalarla tekrar acıyı büyüten, canlandıran bir hissi diriltir ve nihayet zemindeki spiral şekilde sular uzayıp gider. Bu da acının ve kederin sürekliliğinden başka bir şey değildir. Suyun damlayışlarından çıkan sesi ve ıslak mermerlerde yansıyan görüntüyü de buna eklerseniz inleyen, ağlayan, gözyaşlarına boğulan Han’ı şiirsel bir atmosferde görmüş olursunuz.
Puşkin, Bahçesaray gezisinde bu çeşmeyi görmüş, hikâyesini dinlemiş, Giray Han’ın gözyaşlarını ilham perileriyle birleştirmiş ve Bahçesaray Çeşmesi adlı lirik öyküsel şiirini yazmıştır. Puşkin’in şiirine hüzünlü bir aşk tema olarak yansımıştır. Şiirde işlenen olaylar özetle şöyledir: Kırım Tatarı Giray Han, Polonya’yı fethetmiş ve Polonyalı güzel prenses Mariya’yı haremine esir olarak almıştır. Han, Mariya’dan o kadar etkilenmiştir ki, haremin sıkı kurallarını onun için değiştirmiştir. Ne var ki Mariya Giray’ın aşkına karşılık vermemiştir. Bu durum Giray Han’ı hüzne boğmuştur. Mariya’nın gelişiyle ikinci plana atılmanın kıskançlığı ile yanan, haremin eski gözdesi Gürcü güzeli Zarema ise, Giray Han ile yaşadıkları eski mutlu günlere özlem duymaktadır. Gece yarısı kurnaz ve uyanık harem ağasını uyandırmadan gizlice Mariya’nın yanına gider. Mariya o gece ölü bulunur. Mariya’yı Zarema’nın öldürdüğünü düşünen Giray Han Zarema’yı öldürtür ve Mariya’nın anısına bir çeşme inşa ettirir.
Puşkin, şiirini aşk, üzüntü, ihanet, kıskançlık, intikam, ölüm gibi insanı derinden etkileyen evrensel temalarla örmüştür. Şiir, gerçek bir öykü ve böylesi evrensel duygular üzerine inşa edildiği için de çok sevilmiştir. Denebilir ki bu şiir, kaidesi hayat olan bir ölüm ve aşk heykelidir.
Bahçesaray Çeşmesi şiirinin karakterleri şunlardır. Giray Han, Mariya, Zarema, Harem Ağası ve saraylı kadınlar. Giray Han şiirde mutsuz betimlenir. Bunu mekân üzerinden anlatır Puşkin: “Esaretin, refahın ve tutsaklığın kızı/ Gönlünü yavura mı kaptırdı? Hayır, Giray’ın ürkek eşleri,/ Ne düşünmeye ne de arzu etmeye cüret ederek,/ İç karartıcı sessizlikte filizlenmektedirler;/ Uyanık ve soğuk muhafızların gözetimi altında/…İhanet nedir bilmezler./…/ Genç eşler,/ Kendilerini avutmak istercesine/ Görkemli kıyafetlerini değiştirirler,/ Sohbet eder, oyunlar oynarlar./…/ İpek halıların üzerinde/ Toplanıp otururlar,/…/ Güzel kokulu şerbetleri taşırlar.” Bu zenginliğin içinde Han tatminsiz ve mutsuzdur. Saray zengin, şatafatlı, görkemlidir fakat ruh olarak, maneviyat olarak sefildir.
Şiirde Puşkin’in, ihtiraslı âşık kadını temsil eden Zarema ismini tercih etmesi de manidardır. Çünkü Zarema, Türkçe “kızıl şafak” anlamına gelmektedir. Belki de şair, Zarema ile muhteris âşık kadını kızgın bir şafakla simgelemiştir. Zarema, başlarda Harem’in en güzel kadınıdır. Ancak Polonyalı güzel Mariya saraya gelince Zarema ikinci plana itilmiş, artık Han tarafından sevilmez olmuştur. Bu durum şiire şöyle yansımıştır: “Giray Zarema’yı sevmez oldu./ O ihanet etti!/ Ancak kim senin güzelliğine denktir ki Gürcü kadın?/…/ Kimin ihtiraslı öpücüğü senin büyüleyici dokunuşlarından daha hayat doludur?/…/ Giray senin güzelliğini hor gördü/ Ve gecenin soğuk saatlerini/ İçi kararmış ve yalnız başına geçiriyor/ Polonyalı prenses haremine/ Hapsedildiğinden beri.” Bu entrik yapı ile Puşkin kıskançlık kavramını okuyucunun kalbine damla damla akıtmıştır.
Şiirdeki asıl maşuka olan ve Han’ın aşkına karşılık vermeyen karakter ise Plonya’dan getirilen esir Mariya’dır. Mariya; sakin mizaçlı, ölçülü, henüz aşkın ne olduğunu bilmeyen, babasını savaşta kaybetmiş, kendisini esir düşmüş Polonyalı çok güzel bir kızdır. Puşkin onu şöyle anlatır: “Her şeyi büyüleyiciydi: Sakin mizacı,/ Ölçülü hareketleri,/…/ Fakat ruhunun derinlerinde/ Aşkın ne olduğunu bilmiyordu/ Ve bir başına kaldığı boş zamanlarını/ Babasının kalesinde kız arkadaşlarının arasında/ Yalnızca eğlenceye ayırıyordu./ Polonya’ya akın etti Tatarın karanlığı/…/ Babası mezara girdi, kızı esir düştü./…/ Mariya ağlıyor ve üzülüyor./ Giray bu talihsize kıyamıyor, acıyor:/ Onun derin üzüntüsü, gözyaşları ve sızlayışları/ Hanın rüyalarını endişelendiriyor.” Mariya, Zarema’nın aksine Batılıdır ve Meryem Ana isminden hareketle Hristiyanlığı simgelediği düşünülebilir. Birçok ülke fetheden Kırım Tatar Han Giray, Mariya’nın kalbini fethedememiş, o topraklarda atını mahmuzlayamamıştır. Bu aşamada âşık Han, maşuk Mariya ve ihanet edilen Zarema’dır.
Bahçesaray Çeşmesi şiirinde isim verilen üç karakter vardır: Kırım Hanı Giray, Zarema ve Mariya’dır. İsim verilmeyen karakterler, Mariya’nın babası, harem ağası ve saray kızları. Puşkin, özellikle mesajını bu üç karakter üzerinden vermek istediği aşikârdır.
Şairin şahsi hayatında Natalya’da aradığı aşkı bulamaması, Giray’ın da aşkının Mariya’da karşılık bulamaması kaderin bir cilvesi olabilir. Belki de şair, karşılığını bulamamış aşkın hüznünü Giray üzerinden, ölesiye sevilen, uzak ve kaçınan sevgiliyi Mariya üzerinden, kıskanç ve ihtiraslı aşkı da Zarema üzerinden anlatmak istemiş olabilir.
İster tapınası bir aşkı ister öldürücü bir ihtirası isterse saf ve masum bir duyguyu ele alsın Bahçesaray Çeşmesi şiiri, taşıdığı evrensel mesajlar, yüklendiği kültürel mesaj, taşıdığı tarihsel ve kapsayıcı özellikleriyle hafızalarda iz bırakmıştır. Bu şiir, dünya durdukça Bahçesaray Çeşmesi’nin kurnalarından damlayan öyküsünü gelecek nesillere ulaştıracak ve Puşkin’in gözyaşlarını kalplere damlatmaya devam edecektir.
Keramettin
Topkara
(Yazar)