Minerva ile Saat 17 Konuşmaları
Hasan Kocabaş
11 Ekim 2020 15:14:37
Susku, en ücra yerlerindeydi haykırışların
İki ayrı kalıpta yalnızdı bedenlerimiz
Eziliyorduk altında engin yakarışların
Geceyi anbean örtünüyordu hırçın deniz
Ölen ölmüştü, fakat yaşatan bizdik onları
Sarsak bir kabulleniş çıkmazdı dudaklarımdan
Sindirmekse ağır geliyordu kırgın sonları
Eskitilmiş yıllar, süzülürdü yanaklarından
Dargınlığın pençesinde perde perde solmuştun
-ihanetlerin varlığı, yıpratıyordu seni-
Bilmezlerdi, ben huzuru kefenlerde bulmuştum
-mezar taşlarına sorsalar, anlatırlardı beni-
Hırçınlığımda, kırdım kanatlarını kuşların
Nakşettim yakamozları yalvaç bakışlarıma
Öyle ki savruk renkleri arasında baharın
Zemheriler bile öykünürdü kışlarıma
Yağmurları ıslatan şafak her daim sendeydi
Kimseler bilmezdi ama kurak ıssızlığını
Arşa eğildi dağlar; anladım hakikat neydi,
Yaşam uğruna feda edince yalnızlığımı
fakat şimdi güneşler doğuracaksın, dön bir bak
Kardelenlerdir açacak yanıma vardığında
O bitimsiz parmak uçlarında ay tutulacak
ve Ehrimen secde edecek Hürmüz varlığında